İlişkilerin de bir ömrü vardır. Bazısı başlamadan bitmek durumundadır. Bazıları ise ister istemez sürüncemede kalır. Bu yazının konusu ise yürüdüğünü sandığınız, oysa alttan alta rahatsızlık verdiği halde bir türlü bitirmeye yanaşamadığınız ilişkiler. Her insan hayatında hiç değilse bir kere bir ilişkiyi bitirmek durumunda kalmıştır. Bazıları için son derece acı olan bu durumu zorlaştıran pek çok neden var. Her şeyden önce yakın plandan bakmak, yani bir ilişkinin içinde olmak… Ne yazık ki insan henüz bir ilişkinin içindeyken, çoğu şeyi göremez. Belki ancak zaman geçtikten sonra ilişkide neyi doğru olmadığını değerlendirebilir. Ancak bu durumda, geriye dönüp baktığında sağlıksız olan şeyleri görüp, nasıl dayandığını sorgular. Peki bütün bu yazdıklarımızı ‘aşkın gözü kördür’ ifadesi tanımlamaya yeter mi? Yani gerçekten âşık olduğunu hissedip, tüm olanaksızlığına rağmen yürütmeye çalışmak mı? Yoksa bir ilişki içinde kalmaya zorlayan başka nedenler var mı? Gelin bu yazıda, bir ilişkiyi bırakmaya engel olan şeyler nelerdir, birlikte gözden geçirelim.

Bir İlişkiyi Israrla Yürütmeye Çalışmak

Aslında çoğu zaman insanı hastalıklı bir ilişkide ısrarla tutan şey, farkında olmamak değildir. Pek çok insanın, derinlerde bir yerde gerçekle yüzleşmekten korktuğu bir sebebi ya da sebepleri vardır. Bu kimi için yalnızlık korkusu, kimi için de karşısındaki insanın değişeceği beklentisi olabilir. Üstelik bunun gibi birçok şeyden dolayı, bile isteye ilişkiyi sürdürmeye çalışır. İlişkinizde yanlış giden bir şeyler olduğunun farkındaysanız, üstelik bununla yüzleşmeye korkuyorsanız aşağıda buna dair bazı nedenleri sıraladık.

Bağlanma Sorunları

İnsan doğduğu andan itibaren, yeme içme kadar duygusal açıdan da doyurulmaya ihtiyaç duyar. Araştırmalar, insanın belli gelişme dönemlerinde duygusal ihtiyaçlarının giderilmemesinin, yetişkinlik dönemlerinde farklı sıkıntılarla ortaya çıkabileceğini doğruluyor. Bu durumda sıkıntılı da olsa bir ilişkiyi bırakmak, bağlanma sistemi için bir tehdit gibi algılanabilir. Kişiyi ister istemez endişeye sevk eden bu durum sağlıksız da olsa, ilişkiden vazgeçmek zor olacaktır.

Zamanla Herkes Değişir, Mi?

Zamanın pek çok şeyi değiştirdiği doğrudur. Ancak tam da bu noktada, can çıkar, huy çıkmaz atasözünü hatırlamakta fayda var. Birlikte olduğunuz insanın değişeceğine inanmak adeta hayal kırıklığını davet etmektir. Eğer bir insanın değişeceği umuduyla bir ilişkiye devam ediyorsanız, belki de önce asıl değişmesi gereken sizsinizdir. Acaba, bunca emek harcadıktan sonra yeniden başlamak ne kadar da zor, düşüncesi size engel olabilir mi? Yeniden başlamanın zor olduğuna inanıp, işkence içinde bir durumu sürdürmeye devam etmek… Belki de bundan sonra kendi değişiminiz için emek harcamanız daha doğrudur, ne dersiniz?

Yoksa Hala Hayatında Biri Yok Mu?

İlişkilerin pek çok belirleyeni vardır. Toplum baskısı da bunlardan biridir. Çoğu insan yetiştirilme tarzı, aile ya da çevre baskısı ve beklentisi nedeniyle bir ilişki içindedir. Evet, birini buldunuz. Ancak tanıdıkça çok da birbirinize uygun olmadığınızı fark ettiniz. Bir seçenek var, çok da ilerlemeden ilişkiyi sona erdirmek. Peki, ya çevremdekiler ne der? İşte sağlıklı yürümediği halde çoğu ilişkiyi süründüren etkenlerden biri de budur. Böyle ilişkiler eninde sonunda bitmeye mahkûm olsa da salt toplum baskısı nedeniyle sürmeye, dolayısıyla süründürmeye devam eder.

Kim Olduğunu Bilememek

İnsan kendini pek çok şeyle tanımlayabilir. Ait olduğu çevresi, mesleği, ailesi, okulu hatta giyimi kuşamıyla bile. İçinde bulunduğumuz çağın, insanı olmazsa olmaz nitelendirmesidir bu. Var oluşunu bir şey üzerinden tanımlamak… Ne yazık ki romantik ilişkiler de bundan nasibini fazlasıyla almış durumda. Üstelik bazen, ilişkilerde taraflardan biri ya da her ikisi de kendini bu ilişkinin dışında var edemez. Bu durumda sıkıntılı da olsa ilişkiyi yürütmekte ısrar eder. Böylelikle ancak birinin varlığıyla yaşama tutunur. Oysa insan, değerini bir ilişki durumuna bağladığında gerçek anlamda var olması mümkün olamaz.

Pollyannacılık Oynamak

Görünen köy kılavuz istemez derler, aslında çoğu ilişkide partnerler gerçek yüzleri hakkında ipuçları vermektedir. Yeni bir birlikteliğe başladığınızda alış verişte, yemeğe çıktığınızda, telefon kullanımında vb. karşı taraf hakkında bilgi edinirsiniz. Hal böyleyken karşı tarafın bizi rahatsız eden tutum ve davranışlarını görmezden gelmek, hep olumlu yanlarına odaklanmak Pollyannacılıktan başka bir şey değildir. Çoğu insan daha başından kendini belli eden bu durum karşısında ısrarla ilişkiyi sürdürmeyi tercih eder. Oysa ilişkiler de tıpkı bir terazi gibi denge üzerine kurulmuştur. Ve gerçek er ya da geç ortaya çıkmak için zamanını bekler. Pollyanna’nın mutluluk oyunu, taraflardan birinin dengeyi bozmasıyla sona erer.

Yoksa Suçluluk Hissi mi?

Karşınızdaki insanın çok iyi ve mükemmel biri olması, sizin ilişkinizde de böyle olacağı anlamına gelmez. Böyle bir durumda ilişkiyi bitirmeye çalışmak doğal olarak zor olacaktır. Ancak bir sorun olduğu halde, sırf karşınızdakini kırmamak adına birlikteliği sürdürmeye çalışmak, hem kendinize hem de ona karşı haksızlıktır. Romantik bir ilişki, iki insanın karşılıklı iletişim içinde bulunduğu bir birlikteliktir. Hangisi daha iyi geliyor: İyi ve dürüst bir insanı incitmemek adına yalandan bir ilişkiyi sürdürmek mi? Yoksa bir ilişkinin duygularla beslenmesi ve iyi bir iletişimle devam etmesi düşüncesiyle doğru olana yönelmek mi?

Onca Şeyin Hatırı Var

Bir ilişkiyi bir arada tutan en önemli şeylerden biri de yaşanmışlıklardır. Ortak bir geçmiş, biriken anılar şüphesiz birlikte olma hissini destekler. Ancak artık keyif almadığınız bir ilişkide anılar ve ortak yaşanmışlıklar, yalnızca bir yükten ibaret olabilir. Geçmiş yaşandı ve geçti. Geleceği inşa etmek için ise zor da olsa, bugünün şartlarını kabul ederek yaşamak gerekir.

Daha İyisini Bulamazsam Korkusu

Hayat cesurları sever, diye boşuna dememişler. Doğru, çoğu zaman sağlıksız bir ilişkiyi devam ettiren sebeplerden biri de korkudur. Daha iyisini bulamayacağından korkar insan. Kim bilir, belki de haklıdır. Ama önemli olan ne aradığını bilmek değil midir?  Ancak o zaman, doğru insanın kim olduğunu anlamak mümkün olur.

Belirsizliklerle Dolu Bir Yaşamdansa…

İlişkileri sürdürmenin pek çok sebebi vardır. Şüphesiz bunlardan biri de tarafların kendini geleceğe dair güvende hissetme ihtiyacıdır. Elbette herkes güvende olmak ister. Ancak yürümediğini düşündüğünüz bir ilişkide sırf güvende hissediyorsunuz diye katlanmak da bir çelişki değil mi? Üstelik kim bilebilir ki, belki de hayatınızın alt üst olması çok daha iyidir.

İlişkilerin de bir ömrü vardır. Bazısı başlamadan bitmek durumundadır. Bazıları ise ister istemez sürüncemede kalır. Bu yazının konusu ise yürüdüğünü sandığınız, oysa alttan alta rahatsızlık verdiği halde bir türlü bitirmeye yanaşamadığınız ilişkiler. Her insan hayatında hiç değilse bir kere bir ilişkiyi bitirmek durumunda kalmıştır. Bazıları için son derece acı olan bu durumu zorlaştıran pek çok neden var. Her şeyden önce yakın plandan bakmak, yani bir ilişkinin içinde olmak… Ne yazık ki insan henüz bir ilişkinin içindeyken, çoğu şeyi göremez. Belki ancak zaman geçtikten sonra ilişkide neyi doğru olmadığını değerlendirebilir. Ancak bu durumda, geriye dönüp baktığında sağlıksız olan şeyleri görüp, nasıl dayandığını sorgular. Peki bütün bu yazdıklarımızı ‘aşkın gözü kördür’ ifadesi tanımlamaya yeter mi? Yani gerçekten âşık olduğunu hissedip, tüm olanaksızlığına rağmen yürütmeye çalışmak mı? Yoksa bir ilişki içinde kalmaya zorlayan başka nedenler var mı? Gelin bu yazıda, bir ilişkiyi bırakmaya engel olan şeyler nelerdir, birlikte gözden geçirelim.

Bir İlişkiyi Israrla Yürütmeye Çalışmak

Aslında çoğu zaman insanı hastalıklı bir ilişkide ısrarla tutan şey, farkında olmamak değildir. Pek çok insanın, derinlerde bir yerde gerçekle yüzleşmekten korktuğu bir sebebi ya da sebepleri vardır. Bu kimi için yalnızlık korkusu, kimi için de karşısındaki insanın değişeceği beklentisi olabilir. Üstelik bunun gibi birçok şeyden dolayı, bile isteye ilişkiyi sürdürmeye çalışır. İlişkinizde yanlış giden bir şeyler olduğunun farkındaysanız, üstelik bununla yüzleşmeye korkuyorsanız aşağıda buna dair bazı nedenleri sıraladık.

Bağlanma Sorunları

İnsan doğduğu andan itibaren, yeme içme kadar duygusal açıdan da doyurulmaya ihtiyaç duyar. Araştırmalar, insanın belli gelişme dönemlerinde duygusal ihtiyaçlarının giderilmemesinin, yetişkinlik dönemlerinde farklı sıkıntılarla ortaya çıkabileceğini doğruluyor. Bu durumda sıkıntılı da olsa bir ilişkiyi bırakmak, bağlanma sistemi için bir tehdit gibi algılanabilir. Kişiyi ister istemez endişeye sevk eden bu durum sağlıksız da olsa, ilişkiden vazgeçmek zor olacaktır.

Zamanla Herkes Değişir, Mi?

Zamanın pek çok şeyi değiştirdiği doğrudur. Ancak tam da bu noktada, can çıkar, huy çıkmaz atasözünü hatırlamakta fayda var. Birlikte olduğunuz insanın değişeceğine inanmak adeta hayal kırıklığını davet etmektir. Eğer bir insanın değişeceği umuduyla bir ilişkiye devam ediyorsanız, belki de önce asıl değişmesi gereken sizsinizdir. Acaba, bunca emek harcadıktan sonra yeniden başlamak ne kadar da zor, düşüncesi size engel olabilir mi? Yeniden başlamanın zor olduğuna inanıp, işkence içinde bir durumu sürdürmeye devam etmek… Belki de bundan sonra kendi değişiminiz için emek harcamanız daha doğrudur, ne dersiniz?

Yoksa Hala Hayatında Biri Yok Mu?

İlişkilerin pek çok belirleyeni vardır. Toplum baskısı da bunlardan biridir. Çoğu insan yetiştirilme tarzı, aile ya da çevre baskısı ve beklentisi nedeniyle bir ilişki içindedir. Evet, birini buldunuz. Ancak tanıdıkça çok da birbirinize uygun olmadığınızı fark ettiniz. Bir seçenek var, çok da ilerlemeden ilişkiyi sona erdirmek. Peki, ya çevremdekiler ne der? İşte sağlıklı yürümediği halde çoğu ilişkiyi süründüren etkenlerden biri de budur. Böyle ilişkiler eninde sonunda bitmeye mahkûm olsa da salt toplum baskısı nedeniyle sürmeye, dolayısıyla süründürmeye devam eder.

Kim Olduğunu Bilememek

İnsan kendini pek çok şeyle tanımlayabilir. Ait olduğu çevresi, mesleği, ailesi, okulu hatta giyimi kuşamıyla bile. İçinde bulunduğumuz çağın, insanı olmazsa olmaz nitelendirmesidir bu. Var oluşunu bir şey üzerinden tanımlamak… Ne yazık ki romantik ilişkiler de bundan nasibini fazlasıyla almış durumda. Üstelik bazen, ilişkilerde taraflardan biri ya da her ikisi de kendini bu ilişkinin dışında var edemez. Bu durumda sıkıntılı da olsa ilişkiyi yürütmekte ısrar eder. Böylelikle ancak birinin varlığıyla yaşama tutunur. Oysa insan, değerini bir ilişki durumuna bağladığında gerçek anlamda var olması mümkün olamaz.

Pollyannacılık Oynamak

Görünen köy kılavuz istemez derler, aslında çoğu ilişkide partnerler gerçek yüzleri hakkında ipuçları vermektedir. Yeni bir birlikteliğe başladığınızda alış verişte, yemeğe çıktığınızda, telefon kullanımında vb. karşı taraf hakkında bilgi edinirsiniz. Hal böyleyken karşı tarafın bizi rahatsız eden tutum ve davranışlarını görmezden gelmek, hep olumlu yanlarına odaklanmak Pollyannacılıktan başka bir şey değildir. Çoğu insan daha başından kendini belli eden bu durum karşısında ısrarla ilişkiyi sürdürmeyi tercih eder. Oysa ilişkiler de tıpkı bir terazi gibi denge üzerine kurulmuştur. Ve gerçek er ya da geç ortaya çıkmak için zamanını bekler. Pollyanna’nın mutluluk oyunu, taraflardan birinin dengeyi bozmasıyla sona erer.

Yoksa Suçluluk Hissi mi?

Karşınızdaki insanın çok iyi ve mükemmel biri olması, sizin ilişkinizde de böyle olacağı anlamına gelmez. Böyle bir durumda ilişkiyi bitirmeye çalışmak doğal olarak zor olacaktır. Ancak bir sorun olduğu halde, sırf karşınızdakini kırmamak adına birlikteliği sürdürmeye çalışmak, hem kendinize hem de ona karşı haksızlıktır. Romantik bir ilişki, iki insanın karşılıklı iletişim içinde bulunduğu bir birlikteliktir. Hangisi daha iyi geliyor: İyi ve dürüst bir insanı incitmemek adına yalandan bir ilişkiyi sürdürmek mi? Yoksa bir ilişkinin duygularla beslenmesi ve iyi bir iletişimle devam etmesi düşüncesiyle doğru olana yönelmek mi?

Onca Şeyin Hatırı Var

Bir ilişkiyi bir arada tutan en önemli şeylerden biri de yaşanmışlıklardır. Ortak bir geçmiş, biriken anılar şüphesiz birlikte olma hissini destekler. Ancak artık keyif almadığınız bir ilişkide anılar ve ortak yaşanmışlıklar, yalnızca bir yükten ibaret olabilir. Geçmiş yaşandı ve geçti. Geleceği inşa etmek için ise zor da olsa, bugünün şartlarını kabul ederek yaşamak gerekir.

Daha İyisini Bulamazsam Korkusu

Hayat cesurları sever, diye boşuna dememişler. Doğru, çoğu zaman sağlıksız bir ilişkiyi devam ettiren sebeplerden biri de korkudur. Daha iyisini bulamayacağından korkar insan. Kim bilir, belki de haklıdır. Ama önemli olan ne aradığını bilmek değil midir?  Ancak o zaman, doğru insanın kim olduğunu anlamak mümkün olur.

Belirsizliklerle Dolu Bir Yaşamdansa…

İlişkileri sürdürmenin pek çok sebebi vardır. Şüphesiz bunlardan biri de tarafların kendini geleceğe dair güvende hissetme ihtiyacıdır. Elbette herkes güvende olmak ister. Ancak yürümediğini düşündüğünüz bir ilişkide sırf güvende hissediyorsunuz diye katlanmak da bir çelişki değil mi? Üstelik kim bilebilir ki, belki de hayatınızın alt üst olması çok daha iyidir.